“SON DEM”
Gelişen teknolojiyle sayıları gittikçe
azalan zanaatkârlar artık son demlerini vermeye başladılar.
Kayseri’nin dar sokakları arasında küçük bir
dükkân… Dükkânda orta yaşlarda, uzun-ince bir adam… Elinde çekiç tüm gücüyle
indirip kaldırıyor ritmik bir şekilde. Tıpkı bir virtüözün piyanonun tuşlarına
ahenkle basması gibi kaptırmış kendini çekicin ahengine. Sonra bir elinde
ayakkabı bir elinde iğne başlıyor dikmeye.
Dükkândan içeri girince tozlu ve loş bir ortam
selamlıyor beni. Numan usta makinenin arkasında elinde yolların eskittiği bir
ayakkabı, büyük bir dikkatle kendini işine vermiş. Kafasını kaldırıp selamlıyor
beni sonra yine aynı dikkatle sanatına devam ediyor. Başta çok çekingen
tavırlar sergilese de içinde birikenleri anlatmak, anılarını paylaşmak istediği
her halinden anlaşılıyor. Ve başlıyor Numan Usta kendi hikâyesini anlatmaya.
Ne zaman başladın diye soruyorum ustaya “anamdan
doğduğumdan beri” diye karşılık veriyor. Dertli, Numan Usta... Sonra her esnaf
gibi oda başlıyor maddi sıkıntılardan. “Piyasayı Çin ele geçirdi artık her
taraf adi ayakkabı dolu. Kullan at. Kimse tamiri düşünmüyor. Ucuz diye gidip
yenisini alıyor. Ucuz olmasına ucuzda sağlıksız. Benim babam tahta çiviyle
ayakkabı tamir ederdi. Niye çünkü sağlık daha önemli derdi.” ( Tahta çivinin sırrı vücuttaki elektriği
atmasıymış. Bunu da öğrenmiş olduk usta sayesinde. ) “Deden kalma meslek
olduğundan artık kemikleşmiş müşterilerimiz var. Onlar sayesinde geçimimi rahat
bir şekilde sağlıyorum.” Her şeye rağmen Usta işimi seviyorum diyor. Numan Usta
32 yaşında ama yüzünde öyle bir dirilik var ki bakınca insanın kendi haline
acıyası geliyor. Sırrı ne usta diyorum “işini seveceksin” diye karşılık
veriyor. “Al-sat para kazan yap-sat zarar et” diyor usta ve sonra devam ediyor
”El emeği zevk işidir para işi değil. Parayı düşüneceksen ticaret yap.”
Numan Usta elinde başka bir çift ayakkabı bir
yandan tamir ediyor bir yandan da anlatmaya devam ediyor neşeli neşeli. “Bir
gün bir TV kanalından geldiler ekonomik krizle ilgili röportaj yaptık. Bana
ekonomik kriz en çok kime yaradı diye sordular bende tabi ki ayakkabıcılara
dedim. Niye diye sordular ben de dedim ki; e millette para az ayakkabı almak
yerine eskisini tamir ettirmek daha karlı geliyor da onda.” Tam bu sırada içeri
bir müşteri giriyor elinde bir poşet, poşetin içinde ise tamir edilmeyi
bekleyen bir çift ayakkabı. Müşteri buranın gediklisi, ayakkabıda daha önce
ustanın elinden defalarca geçmiş. Usta onu da alıp diğerlerinin yanına
bırakıyor. Tıpkı bir hasta gibi onlarda şifalarını bekliyor ustadan.
Usta’da
anı çok başlıyor bir başkasını anlatmaya hazır ortamda oluşmuşken. Yine her
zamanki neşesiyle dökülüyor ağzından ballar. “Bir gün Kan Bankasından geldiler
kan almak için. Dediler ki sizin meslektekiler de it hastalığı var seninde
kanını alacağız tahlil için. Sonradan öğrendim ki bu hastalık ineklerde
çıkarmış. Lan biz hayvan mıyız diye düşündüm meğer adamların kana ihtiyacı
varmış.” Uzun gülüşmelerin ardında Numan Usta geçiyor makinenin önüne. Basıyor
düğmeye. Kulaklar inleten bir sesle veriyor kendini işine. Usta pür dikkat
sanatını icra ediyor.
Gülen
gözlerin ardında birde keder var. Yılların getirdiği yorgunluk belirginleşiyor
günün ilerleyen saatlerinde. Ustaya çıraklık dönemini soruyorum cevap kısa ve
öz “bizim çıraklığımız olmaz bu meslek atadan gelir”
Veresiye…
Esnafların korkulu rüyası… Numan Usta anlatıyor “adım veresiye soyadım
peşinatsız. Fakir fukara çok o nedenle veresiye yapmam şart.”
Vakit
artık geç. Ustada günün işlerini bitirmek üzere… Son demi vuruyor. “Oğlumun
benim mesleğimi devam ettirmesini istemiyorum. Zor meslek zaten parası da yok
sevgiyle yapmayınca da işinin geleceği yok. Bu meslek benimle biter.”
çok güzel bir yazı olmuş.İçeriği itibariyle de gerçekten çok etkileyici elinize ve emeğinize sağlık:)
YanıtlaSil